Tanıtım: Bu kitap “Di Sedsala 20an de KURDISTAN û SÎNOR” adlı 2 ciltlik kitabın 1. cildinin Türkçe çevirisidir. Bu ciltte Kürdistan’ın içindeki sınırların kısa tarihi yer almaktadır. Önsözden birkaç cümle:
…Tarihe baktığımızda her şeyden önce Kürtlerin hiçbir zaman vatanları Kürdistan’a sınırlar çizmediğini ve her şeyini birçok halkla paylaşmış olduğunu görüyoruz. (Belki de Kürtlerin o çok meşhur misafirperverliği bu pratikten kaynaklanmaktadır.) Hemen hemen her dönemde birilerinin ona göz diktiğini, sayısız kez işgal edildiğini, talan edildiğini fakat hep Kürtlerin tekrar toparlandığını ve memleketlerine hâkim olduklarını da görüyoruz. Ama yaklaşık 100 yıldır dünyanın birçok güçlü devletinin Kürdistan’a karşı işbirliği yapması ve onu bölmesi ile büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalmıştır.
Kürdistan’ın içindeki sınırların ne zaman belirdiğine baktığımızda yaranın çok derin olduğunu görüyoruz. Daha M. Ö. 4. yüzyılda İskender, Med ve Persleri Batılıların topraklarından zaklaştırmak için Doğuya yöneldikten sonra yaklaşık bin beş yüz sene Kürdistan, Doğu ve Batının savaş alanı ve sınırı olmuştur. Savaşlar hiç durmamıştır. 7. yüzyılda İslamiyet’in gelişi ile bu sefer güneyden gelen güçlerle de karşı karşıya gelmiştir. 11. yüzyılda ise Oğuz ve Moğolların gelişiyle Kürdistan’da daha çok büyük savaşlar yaşanmış, tahrip olmuştur.
Bazı Kürt Mirlikleri, Safevilerin aşırı baskısı üzerine, 16. Yüzyılda Osmanlı Devletiyle gönüllü birliktelik temelinde bir anlaşma yaptılar. Bu birliktelik ile Kürtler ikiye bölünmüş oldu. Kürdistan’ın büyük bir bölümü Osmanlı Devletine, diğer yarısı da Safevi tarafına katılmış oluyordu. Kasr-ı Şirin Antlaşması ile de durum devletlerarası bir resmiyet kazanmış oldu. 400 yıla yakın bir zaman bu durum devam etti. Daha sonra 20. yüzyılın başında Birinci Dünya Savaşı sonrası yapılan anlaşmalarla güçlü devletler, Kürt halkının rızası olmadan Kürdistan’ı parçalıyor ve paylaşıyorlar. Bu sınırlarda alınan olağanüstü tedbirler ve uygulanan şiddet sonucunda çok trajik olaylar yaşandı ve büyük tahribatlar oldu. Ayrıca Kürdistan bu sınırlarla birçok devlet arasında paylaşıldığı için, bu devletler konumlarını kaybetmemek için Kürtlere karşı işbirliği yaptılar ve dörtbir yandan Kürtleri yok etmek için faaliyetler sürdürüldü.
*Danasîn bi Kurdî
JI PÊŞEKÊ ÇEND HEVOK:
Ku mirov li dîrokê dinêre mirov dibîne ku Kurdistan bi xwe tu carî sînor ji xwe re çênekiriye û hemû tiştên xwe bi gelek xelkan re parve kiriye. (Mêvanperweriya Kurdan a bi nav û deng ku îro jî tê dîtin, dibe ku bingeha xwe ji vê pratîkê girtibe.) Lê her tim gelek xelkan çav berdayêyê, pirî caran hatiye dagirkirin, hatiye parvekirin. Ev heye nêzikî sed salan jî di hundirê Kurdistanê de gelek sînor hatine danîn û van sînoran bi xwe re pirsgirêkên mezin anîne. Dema mirov li dîroka sînorên di Kurdistanê de dinêre, mirov dibîne ku birîn gelekî kûr e. Hîn berî zayînê bi sêsed salî, gava Îskender ji bo Med û Persan ji welatê rojava bi dûr bixe, berê xwe da rojhilat û pê de, nêzikî hezar û pênsed salî Kurdistan bûye qada şer û sînorê di navbera Rojhilat û Rojava de. Di sedsala 7an de, bi pêla îslamiyetê re, îcar bi hêzên başûr re jî rû bi rû dimîne. Ji sedsala 11an û pê de, bi hatina Oguz û Moxolan re jî li erda Kurdistanê şerê dijwartir çêbûne. Di serê sedsala 16an de bi dilxwazî hin mîrekiyên Kurdan û Dewleta Osmanî li ser hevkariyê peymanekê pêk tînin. Bi vê pevrebûnê Kurdistan dibe du parçe. Parçeyê mezin bi ser Dewleta Osmanî ve, aliyê din jî bi ser Sefawiyan ve dimîne. Bi Peymana Qesra Şîrîn, rewş di belgeyên navdewletan de fermî dibe. Nêzikî 400 salî ev rewş dom dike. Dûre, di serê sedsala 20’emîn de bi hin peymanên ku piştî Şerê Dinyayê yê Yekemîn tên morkirin, gelek dewlet li ser perçekirin û behrkirina Kurdistanê li hev dikin…